Lisan-ı Hâl…
İnsan hep; açıklanamayanların ifade biçimini aramıştır.
Dilden daha keskin, sözden daha kısa olsun istemiştir.
Yeri gelmiş bunu resimle yeri gelmiş bunu müzikle yeri gelmiş bunu özel işaretlerle,
sembollerle sağlamıştır.
Hattatlar neden en fazla ‘’elif’’ ve “vav” yazmışlar?
Neden ‘’elif’’ ve “vav” ı çok sevmişler?
Çünkü; dilden daha keskin, sözden daha kısa haliyle;
koca bir ömrü ‘’Vav’’ ile ‘’Elif’’ arasına sığdırmışlar.
İnsanı; hayatının başında vav’a, ortasında elif’e,
sonunda yine vav’a benzetmişlerdir.
Edep imiş vav.
Rivayete göre; Osmanlı Padişahlarının hünkâr mahfili kapısı bir insan boyundan kısa olurmuş.
Kapısının üzerinde Allah'ın isminin sembolü iki vav harfi bulunurmuş.
Padişah başını eğip de geçsin ki kul olduğunu bilsin, bu âlemi yaratanı unutmasın diye…
Sadakat ve tevazu imiş vav…
İnsanın; secde ve teslimiyet hâli imiş.
Elif ise; tasavvufta Allah (c.c.)'ı, Allah (c.c.)’ın birliğini ifade eder iken
aşkı ve sevgiyi, her daim dik ve asil duruşuyla doğru yolda oluşu temsil eder imiş…
‘’Elif gibi doğru konuş, yalan söylemesin dilin
Vav gibi edepli ol, göstersin bunu lisan-ı halin.’’
demiş Mevlâna…
Tasarımımızda; atfedilen bu değerler nezdinde Elif Vav’ı konu edindik.
Hat sanatının zarafet ve güzelliğini, içerdiği derin mânâları boyut ile buluşturmak istedik.
İlhamımızı geleneğimizden alarak;
Elif Vav’ı; yeniden ama yepyeni yazdık.