Medeniyetimizin saf dili…
Erkeklerin sade, kadınların ise nakışlı olanlarını giydikleri
Türklerin en eski kıyafetlerindendir kaftan.
Nişanlanan kızları kırmızı, evlenecek olanların ak kaftan giydiği
Dede Korkut hikâyelerinde de geçer.
Kaftan; Türk Devletlerinde taltif amacı ile de kullanılmıştır.
Örneğin Selçuklu hakanı Sultan Melikşah ’ın, Atsız’a kaftan gönderdiği
ve yine Türk hakanlarının hükümdarlık alâmeti olarak gönderilen hediyelerin içinde
kaftan da olduğunu sanat tarihinden okuyoruz.
Kaftan; Osmanlılarda da giyiminin önemli unsurlarındandır
ve “hil‘at giydirme” adı verilen törenlerde ödüllendirme giysisi olarak kullanılmıştır.
Kültürümüzde Kaftan; Kabâ diye de anılır.
Divân şiirinde en çok bu isimle anılırken; âşığın yaralı bedenini temsil eder.
Tasavvuf erbabı ise dünya süsü yerine kullanmışlardır.
Medeniyetlerde önemli yeri vardır sembollerin.
Bazı derin manaları ifade etmek için kullanılan en kısa ve etkili dildir semboller.
Renklerin, kemerlerin,
kuşakların, hırkaların, kaftanların hatta kaftan düğmelerinin bile…
Hepsinin kültürümüze ait saf bir dili vardır.
Bunca deruni mânâları temsil eden remizleri canlı tutmak isteyişimizin
bir göstergesi olarak tasarladık Kaftan’ımızı…
Temsil ettiği tüm bu mânâları ve saflığı da ekleyerek;
Selçuklu Yıldızı içine, rumi desenleri nakşettik medeniyetimizin kadim köklerini temsilen.
Köşesine tuğra formunda Besmele’ yi meşk ettik.
Kol ve yaka uçlarını, desenlerin içini de kristal taşlar ile bezedik.