Adının yanında
Anıldı adı
Var edenin adı ile
Allah Azze ve Celle…
Muhakkak ki Allah güzeldi, güzelliği severdi…
(Hakim, Müstedrek, I/26 Müslim, İman 147)
Söylenenleri dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele dememiş miydi?
(Zümer Suresi, 18.Ayetten mülhem ifade)
Güzelliği emretmemiş miydi?
(Bakara Suresi, 195. Ayetten mülhem ifade)
En güzel şekilde var etmemiş miydi?
(Secde Suresi,7. Ayetten mülhem ifade)
Muhakkak ki Allah güzeldi, güzelliği severdi…
(Kutsi Hadis Hakim, Müstedrek, I/26 Müslim, İman 147)
‘’Senin şanını yüceltmedik mi?’’ dedi Rabbim adı Ahmed’e (s.a.v.).
En çok övülene.
(İnşirah Suresi,4. Ayet)
Tüm peygamberlerin, geleceğini müjdelediği en son elçiye.
(Âl-i İmrân, 81. Ayetten mülhem ifade)
‘’Senin şanını yüceltmedik mi? ‘’
(İnşirah Suresi,4.)
Elbette güzel olacaktı vaadi de.
Varlığımızın özü gibi muhabbet ile -ki- O;
Allah’ın insanlığa tebliğ ettiği dini en iyi temsil eden, onu en iyi yaşayan ve o dini kendi hayatına en iyi uygulayandı.
Hz. Muhammed (sav); ‘Ahmed’ adıyla seçilmişti, Abdullah adı ile de salih bir ‘’abd’’ idi, Abdullah idi…
O tek başına insaniyetti.
Ve Allah O şanı yüceltti.
Allah ve Peygamber sevgisini bir arada talep etti.
(Muhammed Suresi 33, Araf Suresi,158 Ayetlerden mülhem ifade)
Ve Allah O şanı yüceltti.
O'na iman etmeyi kendisine imanın şartı saydı.
(Âl-i İmrân Suresi,32 Ayetten mülhem ifade)
Ve Allah O şanı yüceltti.
O'nun sünnetini dinin ikinci kaynağı olarak ikame etti.
(Nisa Suresi, 59; Haşr Suresi, 7 Ayetlerden mülhem ifade)
Ve Allah O şanı yüceltti.
Kelime-i Tevhîd’de inanın dedi.
Allah'a ve Peygamber'e bir arada inanın…
(Nûr Suresi,52; Tevbe Suresi, 71. Ayetlerden mülhem ifade)
Adının yanında hep adı vardı.
Adının yanında adını andırdı.
Cümle varlığın sebebi, Muhabbet-i İlâhiyenin tecellisi değil miydi zaten?
‘’Evvel yer gök yok iken
Var idi aşk bünyadı,
Aşk ezelden kadimdir,
Aşk getirdi ne varın.’’ demiyor mu Yunus Emre gönül gözünün gördüğü ile?
Gözümüze ve gönlümüze ve dahi özümüze güzel görünenlerin,
Güzel görünmelerindeki sebep bu tecelliden değil miydi?
Kâinatın sanatına hayret ile bakanlar, ulaştıkları sırları elimize bırakıverirler usulca.
Masnuattan haber verirler ahenk ile.
Lale’de de görürler o Sani’yi, gülde de…
Ve dile gelir hayret bu kez bir beyit vesilesi ile.
“Mazhar-ı ism-i Celâl olmasa âyâ lâle
Bulamazdı bu kadar rütbe i vâlâ lâle”
İzzet Ali Paşa laleden haber verirken;
Lale eğer cevâhir-i hurufla yani Allah lafzı ile yazılmasaydı, Allah'ın ismini taşıyor olmasaydı bu derece yücelere çıkmaz, böylesine kıymetli olmazdı diyor.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya ne güzel anlatmış:
“Eskiler lâleyi mukaddes sayarlardı. Gerçekten, izahı zor bir şuur, o zamanın yazılarında ‘lâle’ kelimesi ile ‘Allah’ kelimesini aynı harfler meydana getirirdi. Üstelik ebcette lâle, Allah, hilâl aynı sayıyı verirdi. Biri güzelliğiyle yurdumu, biri ulviliğiyle dinimi, biri şerefiyle istikbâlimi anlatan kelimelerdeki ebcet beraberliği sizi bilmem fakat -ben-, tesadüf deyip geçemeyeceğim.”
Cümle kâinat:
‘’Sani-i Zülcelal’in masnu’uyum.’’ diye dile gelirken, gülden anlayanlar haber verirler yine:
Mahv iderse yiridür kandîl-i ‘arşun nûrını
Oldı çün ‘aks-i cemâl-i Ahmed-i Muhtâr gül
Lâmi’î Çelebi muhabbet ile diyor ki:
Gül, gökyüzünün kandili olan güneşin ışığını yok etse yerindedir;
Çünkü gül Hz. Muhammed’in yüzünün güzelliğinin bir yansımasıdır.
Güzelliğin mührü olmuş Lale ve Gül’ün gölgesinde, kâinatın var edilişindeki ilahî güzelliği ve bu güzelliğin işaret ettiklerini seyreyledik muhabbet ehlinden.
Ya Mevlâna…
‘’Kâinatın var edilişi gibi, yok edilişi de aşkladır. Hatta tevhidin sırrı da mecazen burada yatar.’’ Cümlesini izaha ve ispata binaen:
“Aşk, o bir şuledir, parlayınca Ma"şuk"tan gayri her şeyi yakar!
Lâ kılıcı, Hakk’tan başka her şeyi keser atar.
Bir bak, Lâ’dan sonra bir şey yüz gösterebilir mi?’’ demiyor mu?
(Mesnevî, V, 593-595, Nah.)
Ve yine Mevlâna:
“Pak aşk, Muhammed’le eşti. Allah aşk yüzünden ona "Levlâke!’’ dedi.
Hasılı o, aşktan tekti. Onun için Allah, onu Peygamberler içinden seçti.
Sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?
Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim” demiyor mu?
(Mesnevî, V, 2735-2740)
‘’Levlâke!’
‘’Sen olmasaydın…’’
Allah’ın ve Rasûlü'nün ve Allah dostlarının bildirdiği bu ezeli ve ebedi hakikattir bizim bildiğimiz. Gayrısının hikmeti Rabbin katındadır.
Var edenin adı ile
Allah Azze ve Celle…