Tuğra; kendisiyle doğrulanan, tasdik olunan anlamındadır.Anadolu Beyliklerinden Anadolu Selçuklularına Selçuklulardan Osmanlı Sultanlarına kadar…Türk hükümdarlarını temsilen kullanılan yazılı alâmetler ‘’tuğra’’ adıyla anılır.Osmanlılarda Orhan Gazi ile başlayan tuğra, Fatih Sultan Mehmet Han zamanında formunu tamamlamış, Hattat Sami Efendi tarafından çekilen II. Abdülhamid Han tuğrası ileen mükemmel formuna ulaşmıştır.19. yüz yılın ortalarından itibaren tuğra formunda ayet ve hadisler, güzel sözler de yazılmıştır.Böylelikle; uzun yıllar tek başına Osmanlı Devleti’nin egemenliğini temsil eden Tuğra,estetik formu ile de Osmanlı kültür, sanat, hat ve dahi ecdadımızın estetik birikimini nesiller arası aktaran bir köprü vazifesi üstlenmiştir. Bir hattattın tedrisatında diz çöküp,tuğra çekmeyi öğrenmeye “meşk-i tuğrâ” denirmiş. Ecdadımızın tedrisatında, meşk-i tuğrâ eyledik…Nice güzide mirasımızdan sadece biri olan tuğra formuna, Besmele-i Şerîf’i nakşettik ve boyutlandırarak yanı başımıza koyduk.Yanı başımıza koyduk ki unutmayalım diye her işimize "Rahman ve Rahîm olan Allah adıyla" başlamayı.Çünkü Resûlullâh (s.a.v.) diyor ki: “Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.”‘’Allâh adın zikredelim evvelaVacib oldu cümle işte her kulaHer nefeste Allah adın de müdâmAllah adıyla olur her iş tamam.’’
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.