Yaradılışın Matematiksel Estetiği…
Kamer Suresi/49
"Şüphesiz biz, her şeyi belli bir ölçüye göre yarattık.’’
Arzdan arşa evreni sarıp sarmalayan tüm masnuatın İlâhî estetik mühürleri:
Pi, Altın Oran ve Fraktal Geometri
Daire…
İlham kaynağı, şekillerin merkezi,
Kâinatta bütün sistemler dairesel temelli.
Pi…
Dairenin çapına oranı.
Çok basit bir temele sahip görünüyor.
Lâkin hiç öyle değil.
Pi hiçbir zaman sonlu bir tamsayı düzeninde ifade edilemedi.
Edilemeyecek…
Devam edip gidecek sonsuza kadar…
Sonsuza doğru…
…Sonsuz Olan’a doğru
Fi…
Bir doğru parçası, öyle sihirli bir yerinden bölünsün ki
Küçük parçanın büyük barçaya oranı ile
Büyük parçanın bütüne oranı eşit olsun.
İşte bu eşitlik: Altın Oran. Diğer adı Fi.
Bir bütünün parçaları arasındaki özgün uyum,
Estetiğin şifresi.
Varlık aleminde tutarlı görülen bu oran, hayret verici bir işleyişin işareti…
Ve Fraktal Geometri
Düzensiz görünenin ardındaki müthiş düzen
Estetiğin derin matematiği
Sadece estetiğin bir şifresi değil, çok daha ötesi.
Yapının her bir küçük parçasında bütünü görebilmek…
Birbirlerinden bağımsız hareket ediyor gibi görünen milyonlarca tekli yapının, ortak faaliyeti sonunda ortaya çıkardığı düzen.
Matematiğe ait bir döngünün kusursuz işleyişi ile sağlanan devamlılık…
Sonsuza doğru…
Sonsuz Olan’ı hatırlatarak…
Kısıtlı bakışa sığmayacak büyüklüğün, en küçük küçük parçasındaki nüvesi fraktal geometri.
Büyük resmi görebilmesi için, kulun algısına indirgenmiş İlâhî lütuf.
Nehir ağları, mercan polipleri, damar sistemi, kristaller, yağmurlu günün düşen yıldırımı, bir yusufçuğun kanadı, parmak izlerimiz, kozalak, yumurta ve tüm varlık alemi, zerreden kürreye…
İlahi iterasyon her yerde.
Ses, sadece duyulabilenler değil;
Ses, görülebilir de…
Lisan-ı hâl ile müessirinden haber vermekte masnuat.
Lisan-ı hâl ile…
Kâinatın muhteşem mimarisi bu, sanatsal ezgisi.
Hiçbir yaradılışta tesadüfe yer olmadığının göstergesi…
Şimdi matematik icat mı?
Yoksa keşif mi?
Ziya Paşa’nın duyguları ile ram olduk el-BÂRÎ’ye
‘’Subhâne men tahayyera fî sun’ihi’l-ukûl,
Subhâne men bikudretihî ya’cizü’l-fühûl.’’
Sanatıyla, eserleriyle akılları hayrete düşüren,
Kudretiyle anlayışları aciz bırakan Allah’ı tesbih ederim.
Medeniyetimiz ihtiyaçlar doğrultusunda hayata dahil edilen çözümlere hep bir estetik yön eklemiş.
Mimarlarımız meselâ…
Deve kuşu yumurtasının yaydığı toksin ile bulunduğu yeri örümcek ağlarından koruma özelliğini eserlerinde kullanırken; dekoratif bir obje olarak katıvermişler mekâna.
Böylece fonksiyon, estetik bir forma dönüşerek eklenmiş kültüre…
Fonksiyonu ile gelip, form olarak kalmış bu özellik.
Biz de bu form üzerine Ayet-el Kûrsi’yi nakşettik…
‘’vesia kürsiyyühüssemâvâti vel’ard’’
‘’O'nun kürsüsü (ilmi) gökleri ve yeri kuşatmıştır.’’
Ya El-Alim
Ezelî ilmiyle her şeyi bilen
Ya El-Muhsî
Hayalin hudut çizmekten aciz kaldığı her şeyin sayısını bilen
Ya El-Vasi
Sınırsız ilmiyle alemleri kuşatan
Gördüklerimiz, gördüğümüzle sınırlı değil bildik…
Sonsuz Olan’a O’nu anladığımız kadar yaklaşırız dedik…
Ve Kozalak
Dört mevsim yeşil ağacın çiçeği
Sonsuz olanı görmeyi dileyenlerin, bakmayı bilen gözleri.
Yaradılışın matematiksel dili…
Îfâ ve ifade gayreti ile…
Kozalağın üzerine de Müessir ’inin Esma-ül Hüsna’sını nakşettik.
Kalan boşlukları Rabbimizin diğer isimlerine atfettik…