Zırh; askerleri kılıç ve ok darbelerinden korumak amacıyla kullanılan savaş elbisesidir. Zırh; en bilinen adı olmakla birlikte "Cebe" ve "Cevşen" isimleri de zırh kelimesini karşılamak için kullanılmıştır. Türkler tarih boyunca çeşitli zırhlar kullanmışlar, bu konuda birçok toplumu etkilemişlerdir. Zırhların en eski örnekleri yine Türkler tarafından verilmiş; Asya ve Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde yapılan kazılarda Türklere ait birçok zırh örneği çıkartılmıştır. Osmanlılarda ise zırhlar ve silahlar "Cebehâne" denilen atölyelerde üretilmiş ve zırhlı askerlere "cebelü" denmiştir. Günümüzde halen semt ismi olarak kullanılan "Cebeci" kelimesi kaynağını bu cebehânelerden almıştır. Zırhlar tarih boyu ihtişamlı görünümleriyle zenginlik ve güç simgesi olarak da kullanılmıştır. Cevşen kelimesi ise yine bir tür zırh, savaş elbisesi anlamına gelir. Cevşenü’l Kebîr duası da Allah (c.c.)’ın ma‘rifetini, birçok isim ve sıfatını geniş bir şekilde açıklayan, dünya ve ahiret alemi ile ilgili pek çok hakikati bildiren, İslâm toplumlarının büyük kısmında itibar gören ayrıca hikmetine inanılan bir duadır.
Zırh ve Cevşenü’l Kebîr duası kültürümüzde böyle bir anlayışın eseri olarak yer edinmiştir. Buradan hareketle tasarımımıza zırh formu vererek üzerine Cevşen Duasının tamamını işledik. Asker; zırhını baştan ayağa kuşanırken bir yandan da: "O, zırhtan daha büyüktür, seni daha fazla korur." hükmünü ruhuna kuşanır… Hem fiilî hem de kavlî dua ile Zırh; manevi zırhına bürünür…
Zırh formu temsili olup herhangi bir padişaha veya kişiye ait bir replika değildir. İslâm coğrafyalarında yaygın görülen savaş zırhı modelidir. Harbiye Askeri Müze’de sergilenmekte olan zırh formlarından faydalanılarak tasarlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.